Temel soru bu: Yaşam hakkı herkes için mi?

04 Ekim 2023 Çarşamba

Bugün sadece bazı kişiler, sevdikleri hayvanlarla fotoğraf paylaşıp “sempatik” gözükecek.

Bazı belediyelerin resmi sosyal medya hesaplarından 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü dolayısıyla paylaşımlar yapılıp “ne kadar iyi çalıştıkları” izlenimi verilecek.

İki gün önce 2 Ekim Dünya Çiftlik Hayvanları Günü’nde hayvancılık yapılan tesislerde ve mezbahalarda şiddet görüp öldürülen canları veganlar dışında kimse düşünmemiş, herkes susmuştu, bugün ise hiçbir hayvanı önemsemeyen çoğunluk susacak. 

Yıllardır her şey değişse de insanlık açısından aynı kalan bir konu bu. Çünkü...

Sürekli barış ve sevgiden söz eden inançlılar, konu hayvancılık sektöründe katledilen insan dışı hayvanlar olunca, duymaz olur.

Sürekli aklı ve mantığı vurgulayan ateistler, konu hayvansal tüketime ilişkin mantıksızlık ve ikiyüzlülük olunca, duymaz olur.

Sürekli özgür ve adalet talep eden insan hakları aktivistleri, insan dışı hayvanlara yönelik adaletsizlik ve esaret gündeme gelince, duymaz olur.

Sürekli sömürüye karşı çıkan ilericiler ve solcular, insan dışı hayvanlara uygulanan korkunç sömürüye karşı çıkılınca duymaz olur.

Sürekli evlat sevgisinin kutsallığını anlatan anneler, insan dışı hayvanların annelik duygularına da saygı gösterilsin denilince, duymaz olur.

‘İNSANIM YOK EDERİM!’

İnsanların çoğu, ne kadar hakça yaşamaktan yana görünürse görünsün ya da ne kadar kendi mücadelesinde haklı olursa olsun, adaletsizliği sorgulama sınırını kendi konfor alanının dışına çizer. İnsanın hayattaki tüm algısını şekillendiren bu ayrımcı yaklaşıma türcülük diyoruz.

Sıra ona gelene kadar, biz insanlar arasındaki ayrımcılığı bile aşamadık!” diyorsanız, aslında hepsinin temelinde kendini diğerlerinden üstün görmeye dayalı aynı düşüncenin olduğunu bilmelisiniz. Bir insan ırkının yaşamının diğerlerinden daha önemli olduğunu düşünmekle, bir cinsiyete mensup olanların daha değerli olduğuna inanmak ve bir türün yaşam hakkının daha öncelikli olduğunu düşünmek arasında fark yok ve hepsinin çıkış noktası aynı.

Önce insan” diyerek yaratılan ve doğanın tüm dengesini bozan bu düşünce, antroposen çağında tüm sorunların da kaynağı oldu.“İnsanım yok ederim”, “İnsanım ezerim”, “İnsanım sömürürüm”, “İnsanım kullanırım”, “İnsanım öldürürüm” cümlelerinin ardındaki düşünce budur. Tüm doğa ve hayvan katliamlarına yol açan algı da aynıdır.

Sermayenin emeği ezmesi ile insanın insan dışı hayvanları “alışkanlık”, “sistem böyle”, “kazanç” vb. gerekçelerle öldürmesi arasındaki paralelliği kurmanın önündeki barikat türcülüktür.

Ezenin insan, ezilenin insan dışı hayvan olduğunun ayırdına varamamanın nedeni türcülüktür.

İnsan türünün emperyalist bir yaklaşımla vahşi doğayı işgal ettiğini, insan dışı hayvanların tek yaşam alanlarını yok edip onları katlettiğini görmenin önündeki engel türcülüktür.

Bu öylesine büyük bir sorundur ki türcülüğü aşamayan insan ne toplumdaki şiddetle mücadele edebilir ne ekolojik yıkımla ne de salgın hastalıklarla... 

8 EKİM’DE BÜYÜK TÜRKİYE BULUŞMASI 

4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde bu sorunu bir daha düşünmenizi dilerken bu hafta sonu İstanbul’da sokak hayvanları için yapılacak Büyük Türkiye Buluşması’nı hatırlatmak istiyorum.

Sokak köpeklerine karşı yıllardır yürütülen nefret operasyonu, onları ormanların içinde devasa hapishanelere kapatıp yok etme aşamasına vardı. Hatta iktidara yakın medya kurumlarında, açıkça “ihtiyaç halinde uyutulacak” denilerek katledilecekleri de duyuruluyor. 

İnsan dışı hayvanları alıp satarak ticaret malzemesi yapan, evcilleştirip birçok işte ölesiye çalıştıran ve bedenlerinin en ufak zerresine kadar kullanmaya devam eden insanlar, tür kırımına girişme hakkını kendinde görüyor. Hayvan hakları savunucuları buna karşı ses çıkarmak için 8 Ekim Pazar günü saat 14.00’te Kadıköy İskele Meydanı’nda olacak!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları